Namaz Vakitleri
Günde beş farz namaz vardır. Bunlar; sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarıdır. Bunların her birinin belirli vakitleri vardır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Şüphesiz namaz, mü'minler üzerine belirli vakitlerde farz kılınmıştır." Her namazın kendi vaktinde kılınması şarttır. Vakti girmeden önce bir namazı kılmak caiz olmadığı gibi, meşru bir özür olmaksızın namazı vaktinden sonraya bırakmak da büyük günahtır.
Sabah Namazının Vakti: Sabaha karşı tan yerinin ağarmaya başlamasından itibaren güneşin doğuşuna kadar olan zamandır. Doğu tarafında ufkun üzerinde yayılan aydınlığa gerçek aydınlık anlamına gelen "fe cr-i sadık" denir. Sabah namazının vakti, işte bu aydınlığın ufuk üzerinde yayılması ile girmiş olur. Oruç için imsak vakti de bu zamandır. Bu aydınlıktan önce ufuk üzerinde dikey olarak görülüp daha sonra kaybolan aydınlığa yalancı aydınlık anlamında "fecr- i kazip" denilmektedir. Beliren bu aydınlık yerine, tekrar karanlık gelip sabahın girdiğini göstermediği için buna itibar edilmez.
Öğle Namazı'nın Vakti: Güneşin tam tepemize gelip, gölge doğu tarafına doğru uzamaya başladığı vakitten itibaren -güneş tepe noktasında iken mevcut olan gölge hariç ki, buna 'fey'i zeval" denİr. (Herşeyin gölgesinin bir veya iki katı oluncaya kadar devam eden zamandır.) Öğle namazının vakti; Ebu Hanife'ye göre gölgenin -fey'i zeval hariç- iki katı kadar; İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed'e göre ise bir katı kadar olduğu zaman sona erer. Bunun yerine, yurdumuzda ve hemen bütün İslam ülkelerinde, takvimlerde ve ezanlarda imameynin görüşü esas alınmaktadır. Bu durumda: Öğle namazını, gölgenin bir katı kadar olduğu zaman gelmeden önce, İkindi namazını da gölgenin iki katı olduktan sonra kılmak uygundur. Bununla beraber, herşeyin gölgesi -fey'i zeval hariç- iki katı oluncaya kadar öğle namazı kılınabileceği gibi, İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed'in görüşlerine göre gölge her şeyin bir katı olduktan sonra ikindi namazı kılınabilir.
ikindi Namazı'nın Vakti: Öğle namazının vaktinin çıktığı zamandan, güneşin batışına kadar olan zamandır. Yani herşeyin gölgesi bir veya iki katı olunca öğle namazının vakti çıkar, ikindi namazının vakti girer ve güneş batıncaya kadar devam eder.
Akşam Namazı'nın Vakti: Güneş battıktan sonra başlayıp, güneşin battığı taraftaki kızıllık veya ondan sonra gelen beyazlık kayboluncaya kadar devam eden zamandır. Akşam namazı vaktinin, kızıllığın kaybolmasına kadar devam etmesi, İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed'in ve diğer üç mezhep imamının görüşüdür. Kızıllıktan sonra gelen beyazlığın kaybolmasına kadar devam etmesi İmam-ı Azam'ın görüşüdür.
Her iki görüşe göre de namaz kılınabilir.
Vatsı Namazı'nın Vakti: Akşam namazının vakti çıktıktan sonra başlayıp sabah namazının vakti olan tan yerinin ağarmaya başlamasına kadar devam eden zamandır.
Vitir Namazı'nın Vakti: Vitir namazının vakti de yatsının vaktidir. Ancak vitir, yatsı namazı kılındıktan sonra kılınır.
Cuma Namazı'nın Vakti: Cuma'nın vakti öğle namazının vaktidir.
Beş vakit namazın herbiri için belirli olan vakitlerin bir süresi vardır. Namaz, bu sürenin başlangıcından itibaren bitimine kadar istenilen zamanda kılınabilir. Bununla beraber her namazı vakti girince geciktirmeden kılmak daha faziletlidir.
Ancak Hanefi mezhebinde sabah namazını gün biraz ağardıktan sonra kılmak, öğle namazını yazın biraz geciktirerek kılmak, ikindi namazını, kış ve yaz güneşin ışığı değişmeyecek kadar geciktirmek müstehaptır. İkindi namazını güneşin ziyası gözleri kamaştırmayacak duruma gelinceye kadar geciktirmek ise tahrimen mekruhtur.
Akşam namazını, kış ve yaz geciktirmeden kılmak müstehaptır. Yatsı namazını gecenin üçte biri geçinceye kadar ertelemek de müstehaptır. Namaz, camide cemaatle kılınıyorsa, vakit girince cemaatle kılınır, geciktirilmez.
Müzdelife'de bulunan hacıların, kurban bayramının birinci günü sabah namazını; -vacip olan müzdelife vakfesi sebebiyle- gün ağarmadan erkenden kılmaları daha faziletlidir.
Sadece hacılara mahsus olmak üzere iki yerde namazlar birleştirilerek kılınır. Biri, Arafatta arefe günü öğle vaktinde, önce öğle namazı, peşinden de ikindi namazı bir ezan ve iki ikametle birlikte kılınır. İki farzın arası başka namazla ayrılmayacağından, öğlenin farzından sonra, öğlenin son sünneti ile ikindinin sünneti kılınmaz. Burada ikindi vakti girmeden, ikindi namazı öğle vaktinde öğle namazı ile birlikte kılınmaktadır. Buna "Cem-i takdim" denilir.
İkincisi de arefe günü akşam namazı akşam vaktinde kılınmayıp Müzdelife' de yatsı vaktinde, bir ezan ve bir ikametle kılınır, yani sadece akşamın farzı için ikamet getirilir, yatsının farzında getirilmez. İki farzın arası ayrılmayacağı için akşamın sünneti ile yatsının ilk sünneti de kılınmaz. Burada . akşam ile yatsı namazlarının birlikte kılınmasına da "Cem-i te'hir" denilir. Bazı namaz vakitlerinin oluşmadığı yerler ile gece ve gündüzün çok uzun sürdüğü, mesela; altı ay gündüz, altı ay gece olan kutup bölgelerinde ise namazlar normal bölgelere göre hesap edilerek kılınır.
"Vakti oluşmayan namazları (namazın sebebi bulunmadığı gerekçesi ile) kılmak gerekmez", görüşünü savunanlar olmuşsa da, beş vakit namaz umumi olarak farz kılınmış, bölgeler arasında bir ayırım yapılmamıştır. Bu sebeple, normal olmayan yerlerde namaz vaktini gösteren işaret olmasa bile vakit mevcuttur ve dünyanın hangi bölgesinde bulunursa bulunsun Müslümanların beş vakit namazı kılmaları gerekir.
Namaz vaktini gösteren işaretin mevcut olmaması, namaz emrini ortadan kaldırmaz. Böyle bir durumda normal bölgelere göre hesap edilerek namaz vakitleri düzenlenir.
Normal olmayan bölgelerde namazların nasıl kılınacağı konusuna Peygamberimizin bir hadis-i şerifi ışık tutmakta ve nasıl hareket edileceği. hususunda yol göstermektedir.Şöyle ki
Peygamberimiz, bir gün ashabına Deccal' dan söz ederken: - "Deccal yeryüzünde kırk gün kalacaktır, Bunun ilk günü bir yıl, ikinci günü bir ay, üçüncü günü de bir hafta uzunluğunda olacak, Diğerleri ise, sizin normal günleriniz gibi olacaktır," buyurdu.
Orada bulunanlar:
- Ey Allah 'ın Resûlü, bir yıl kadar uzun günde, normal günün beş vakit namazını kılmamız, bize kafi gelir mi? diye sorunca, Peygamberimiz:
- "Hayır kafi gelmez, (normal günlerdeki ölçüye göre) takdir ediniz."
buyurdu.
Oruç ve zekat da, yine normal bölgelere göre hesap edilerek yerine getirilir.
Namaz Çeşitleri
Namazlar; Farz, vacip ve nafile olmak üzere başlıca üç çeşittir:
1. Farz Namazlar
Farz namazlar ikiye ayrılır:
a) Farz-ı ayn olan namaz1ar: Beş vaktin farzı ile cuma namazı farz-ı ayn olan namazlardır.
b) Farz-ı kifâye olan namaz: Cenaze namazından ibarettir.
2. Vacip Olan Namazlar
Vitir namazı ile Ramazan ve Kurban bayramı namazları vacip olan namazlardır.
3. Nafile Namazlar
Bunlar, farz ve vaciplerden başka olan namazlardır. Nafile namazlar da; Sünnet ve Müstehap namazlar olmak üzere iki kısımdır.
Sünnet Namazlar
a) Sabah namazının farzından önce iki rek'at.
b) Öğle namazının farzından önce dört, farzdan sonra iki rek' at.
c) ikindi namazının farzından önce dört rek'at.
d) Akşam namazının farzından sonra iki rek'at.
e) Yatsı namazının farzından önce dört, farzdan sonra iki rek'at.
Sünnet namazlar da "Sünnet-i Müekkede" ve "Sünnet-i Gayri Müekkede" olmak üzere ikiye ayrılır: Bunlardan sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri ile yatsı namazının son sünneti, "Sünnet-i Müekkede.." ikindinin sünneti ile yatsının farzından önceki sünneti "Sünnet-i Gayri Müekkede" dir.
Müstehap Olan Namazlar
Bunlar beş vakit namaza bağlı olmayıp diğer zamanlarda sevap kazanmak maksadıyla fazladan kılınan namazlardır. Bunlara "Mendup Namazlar" denir. Teheccüd namazı, istihare namazı ve kuşluk namazı gibi.
Namazlar bir başka yönden de ikiye ayrılır:
1. Rukû ve secdeleri olmayan namaz: Bu, cenaze namazıdır.
2. Rukû ve secdeleri olan namazlar: Bunlar; farz vacip ve nafile olan diğer namazlardır.
Namazın Farzları
Namazın farzları on ikidir. Bunların altısı namazın dışında olup önceden yapılması. gereken farzlardır. Bunlara "Namazın Şartları denir. Altısı da namazın içindedir. Bunlara da "Namazın rükünleri" denir. Namazın sahih olması için bu farzların yerine getirilmesi gerekir.
Namazı Bozan Şeyler
1.Namazda konuşmak. (Bilerek. bilmeyerek. yanılarak ve uyuklayarak nasıl olursa olsun insan sözü namazı bozar.)
2. İnsan sözüne benzeyen dua. (Ya Rab! beni şöyle giydir, şöyle yedir veya falan kadını bana nasip eyle gibi.)
3. Namazda iken birine selam vermek veya başkasının verdiği selamı almak. Verilen selamı. el. baş veya parmak işareti ile almak namazı bozmaz. ancak mekruhtur.
4. Namazda namaza ait olmayan bir iş yapmak.
Buna "amel-i kesir" denir ki anlamı. "çok iş" demektir. Namazın. bozulmasına sebep olan bu "çok iş" in belirlenmesindeki ölçü şudur:
Namaz kılan bir kimse namazla ilgili olmayan bir işle uğraşırken onun namaza durduğunu bilmeyen ve bu halde gören bir insan şüphe etmeden. "Bu adam namazda değildir. çünkü namaz kılan bu kadar işle uğraşmaz" derse. dışardan bakan insanı bu kanaate vardıran işlere. "amel-i kesir çok iş" denir.
Namaz kılan kimse. namazda olup olmadığında şüphe edilecek bir işle uğraşırsa buna da "amel-i kalil" denir ki "az iş" demektir. Bu ise namazı bozmaz. fakat mekruhtur.
Namazda saç ve sakal taramak. vücudun herhangi bir yerini bir rükünde üç kere kaşımak namazı bozar. Bir veya iki kere kaşırsa bozulmaz. Vücudun herhangi bir yerini el kaldırmadan üç defa kaşımak bir defa kaşıma sayılır ve bu kaşıma da namazı bozmaz.
Çocuğu alıp emzirmekle namaz bozulur. Eğer çocuk. namaz kılan kadının memesini emip süt çıkarsa namaz bozulur. bir veya iki defa emmekle süt çıkmazsa namaz bozulmaz. Süt çıkmasa bile iki defadan fazla emmekle de bozulur.
Namazda özürsüz olarak peş peşe ve durmadan üç adım atmak namazı bozar. Bir kimsenin çarpması veya çekmesi ile namaz kılınan yerden istemeyerek üç adım yürümekle namaz bozulur.
Namazda sadece bir defa bir el ile başındaki sarık veya takkeyi alıp yere koymak, yahut bunları yerden alıp başına giymek namazı bozmaz. Namazda sarığı çözülüp bunu tek elle bir veya iki kere düzeltmekle namaz bozulmaz. Namaz kılan, el veya kamçı ile birisine vurursa namazı bozulur.
Namaz kılan bir kimseye "ileri git." veya yanında namaz kılacak olana "yer aç" denilse, o da başkasının emrine uyarak bunları yapsa namazı bozulur. Çünkü namazda başkasının emriyle hareket etmiştir. Ancak kendi kendine ileri gitmesi veya saf ta yer açması ile namaz bozulmaz.
Namazda güneşten rahatsız olan kimse bir veya iki adım yürüyerek gölgeye çekilse namazı bozulmaz. Namazda pantolonunu bağlamak namazı bozar, çözmek ise bozmaz. Namazda olan kimseden bir şey istenip o da, evet veya hayır anlamında işarette bulunsa namazı bozulmaz.
5. Kıbleden göğsünü çevirmek,
6. Dışardan bir şey yemek,
7. Dişleri arasında kalan -nohut tanesi kadar- şeyi yutmak,
8. Ağızda sakız veya başka birşey çiğnemek.
Ağza alınan şeker, eridikçe tadı boğaza gitse namaz bozulur. Namazdan önce tatlı bir şey yiyen kimse, namaz kılarken bunun tadını ağzında hissedip yutsa namazı bozulmaz.
9. Namazda bir şey içmek,
10. özürsüz olarak öksürmek, Bir özürden dolayı öksürmek namazı bozmaz. Okuyuşuna engel olan ba1gamı gidermek, sesini düzeltip güzelleştirmek, yanlış okuyan imamın hatasını doğrultmak ve namazda olduğunu bildirmek için öksürmek namazı bozmayan özürlerdir.
11. Bir şeye üflemek,
12. Ah diye inlemek,
13. Ah, oh demek,
14. Ağrıdan veya dünyaya ait bir musibetten dolayı sesle ağlamak. (Cennet veya cehennemi hatırlamaktan dolayı ağlamak namazı bozmaz.)
15. Aksırana "Yerhamukellâh", kötü bir habere "İnnâ lillahi ve innâ ileyhi raciûn"., iyi habere "Elhamdü lillâh", hayret edilecek bir habere "Sübhânellâh" demek. Allah' ın adını işitince "celle celâlühü", Peygamberimizin adını işitince "Salât ve selâm" okumak.
Başka bir namaz kılanın "vele'ddallin" okuduğunu işitip "Âmin" deyen kimsenin de namazı bozulur.
16. Birine cevap vermek maksadıyla ayet okumak. (Cevap maksadıyla değil de namazda olduğunu bildirmek için okursa namaz bozulmaz.) Namazda olduğunu bildirmek için yüksek sesle okumak da namazı bozmaz.
17. Teyemmümle namaz kılanın suyu görüp kullanmaya gücü yetmesi,
18. Ayaklara giyilen mestlerin mesh müddetinin namazda sona ermesi,
19. Ayağından az bir uğraşma ile de olsa mestleri çıkarmak,
20. Rükû ve secdeleri imâ ile yapmakta olan kimsenin namaz içinde rükû ve secde yapmaya gücü yetmesi,
21. Sabah namazını kılarken güneşin doğması, (Bayram namazı kılarken zeval vaktinin gelmesi ve cuma kılarken ikindi vaktinin girmesi ile de bu namazlar bozulur.)
22. Özür sahibinin özrünün ortadan kalkması,
23. Bayılmak ve çıldırmak,
24. Ergenlik çağında olan bir kız veya kadının, cemaatle kılınan namazda erkeğin yanında veya önünde durması. Buna "muhazatı nisa" denir. Bu durumda erkeğin namazının bozulması için bazı şartların bulunması gerekir.
Bunlar:
a) Namaz kılanın mükellef olması. (Çocuğun namazı bozulmaz.)
b) Erkek ve kadının ikisinin de namazda olması.
c) Namazın rükûlu ve secdeli namaz olması (cenaze namazı böyle durumda bozulmaz.)
d) Erkek ve kadın, ikisinin de aynı namazı beraber kılması.
e) Her ikisinin de arada perde olmadan bir mekanda bulunması. (Eğer biri bir adam boyu yüksekte, diğeri alçakta olur ve organları birbirinin hizasında bulunmazsa namaz bozulmayacağı gibi ikisi ,aynı yerde bulunup ,aralarında bir perde veya bir adam sığacak kadar açıklık olursa yine namaz bozulmaz.)
f) İmam namaza başlarken kadın cemaate de imam olduğuna niyet etmek.
g) Muhâzatın (yani; kadının. erkeğin yanında veya önünde durması) bir rükünde olmak.
Sayılan bu şartların bulunması halinde erkeklerin namazı bozulur.
Eğer kadın, namazda uyduğu imamın hizasında veya önünde durursa imamın namazının bozulması ile kendi namazı da bozulmuş olur.
25. Bir namazı kılarken başka bir namaza geçmek maksadıyle tekbir almak. Bu durumda ikinci bir namaza başlamış olduğundan, önceden kıldığı namaz bozulmuş olur.
26. Vücudunda örtünmesi gereken yerin bir rükün (üç tesbih) miktan açık kalması veya üzerine namaza mani pislik bulaşması. Açılan yer hemen örtülürse namaz bozulmaz.
27. Ezberinde olmayanı namazda mushafa bakarak okumak. Yazılı bir şeye bakıp manasını anlamak namazı bozmaz.
28. İmama uymuş olan kimse bir rükünde imamla birlikte olmayarak onu geçmek.
(Mesela: İmamdan önce rükûa varıp kalktıktan sonra bu rükûa, imam ile beraber yapmaz veya imamdan sonra iade etmeyerek namaza devam edip imam ile selam verirse namazı bozulmuş olur.)
29. Namazın sonunda teşehhüd miktarı oturduktan sonra namaz içindeki secdelerden birini veya tilavet secdesini yapmadığını hatırlayan kimse yapmadığı secdeyi yerine getirdikten sonra "Kade-i ahire "yi iade etmezse namazı bozulmuş olur.
30. Üç ve dört rek'atli farzlardan (mukim olduğu halde) kendini misafir zannederek iki rek'atın sonunda selam vermekle namaz bozulacağı gibi öğlenin farzını cuma, yatsının farzını teravih zannederek veya bilmediği için dördü iki rek'at zannederek birinci oturuşun sonunda selam vermek de namazı bozar. Çünkü bu selam, namazı bitirmek için bilerek yapılmıştır.
Dört rek'atlı bir namazı kılarken ikinci rek'atın sonunda, bunu son rek'at zannederek yanlışlıkla selam vermekle namaz bozulmaz. İmama birinci rek'attan sonra yetişen kimse, imam selam verirken kendisi selam vermeyip kılamadığı rek'atları tamamlamak üzere ayağa kalkması gerekirken yanlışlıkla imamla beraber selam verse yine namazı bozulmaz.
31. Manası değişecek şekilde Kur'an'ı yanlış okumak.
Buna: "Zelletü'I-Karî" denir. Anlamı: "Okuyanın sürçmesi", yani yanlış okuması demektir. Namazı bozup bozmaması yönünden bu konunun kısaca açıklanması gerekir. Şöyle ki:
Kur'an, kasten yanlış okunur ve bununla mana değişirse namaz bozulur. Hata veya unutarak yanlış okunduğu takdirde:
a) Eğer yanlışlık kelimelerin hareke veya sükûnunda ise manada bir değişiklik olsun veya olmasın namaz bozulmaz. Şeddeli olan harfi şeddesiz, şeddesizi şeddeli okumak, uzatılarak okunması gerekeni kısa, kısa okunması gerekeni uzatarak okumak, idğam yapılacak yerde yapmamak, yapılmayacak yerde idğam yapılarak okumakta da hüküm böyledir, yani namaz bozulmaz. .
b) Vakıf, ibtida ve vasıl hallerinde yani durulacak yerde geçmek, geçilecek yerde durmak gibi hatalı okuyuşlarda da mana değişikliği olsa bile namaz bozulmaz. Çünkü bunlara riayet ederek okumak da halk için zorluk vardır. Kelimeyi bölerek okumak mesela, "Elhamdü" kelimesini önce "Elham" deyip kalan kısmını sonra tamamlamak da namazı bozmaz.
c) Eğer bir harf yerine başka bir harf okuyup bununla mana değişmez ve Kur'an'da o kelimenin benzeri bulunursa namaz yine bozulmaz. "Zalimin" yerine zalimûn" okumak gibi. Eğer harfin değişmesiyle kelimenin manası değişmez, fakat o değişik kelimenin bir benzeri Kur'an'da yoksa İmam Azam ile İmam Muhammed'e göre namaz bozulmaz, İmam Ebu Yusuf'a göre bozulur.
“Kavvâmine" yerine "Kayyamine" gibi. Eğer harfin değişmesiyle mana da değişir ve o kelime Kur'an'da bulunmazsa namaz bozulur.
Bir kelimede okunması gereken harf yerine başka bir harf okuyan ve bazı harfleri çıkaramayan peltek kimsenin doğru okumak için gayret göstermesi ve telaffuz edemediği harflerin bulunmadığı ayetlerden namaz caiz olacak kadar i ezberlemesi gerekir. Bu olmadığı takdirde okuyabildiği kadarı ile namazını kılar, fakat başkasına namaz kıldıramaz.
Namaz Çeşitleri
Namazlar; Farz, vacip ve nafile olmak üzere başlıca üç çeşittir:
1. Farz Namazlar
Farz namazlar ikiye ayrılır:
a) Farz-ı ayn olan namaz1ar: Beş vaktin farzı ile cuma namazı farz-ı ayn olan namazlardır.
b) Farz-ı kifâye olan namaz: Cenaze namazından ibarettir.
2. Vacip Olan Namazlar
Vitir namazı ile Ramazan ve Kurban bayramı namazları vacip olan namazlardır.
3. Nafile Namazlar
Bunlar, farz ve vaciplerden başka olan namazlardır. Nafile namazlar da; Sünnet ve Müstehap namazlar olmak üzere iki kısımdır.
Sünnet Namazlar
a) Sabah namazının farzından önce iki rek'at.
b) Öğle namazının farzından önce dört, farzdan sonra iki rek' at.
c) ikindi namazının farzından önce dört rek'at.
d) Akşam namazının farzından sonra iki rek'at.
e) Yatsı namazının farzından önce dört, farzdan sonra iki rek'at.
Sünnet namazlar da "Sünnet-i Müekkede" ve "Sünnet-i Gayri Müekkede" olmak üzere ikiye ayrılır: Bunlardan sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri ile yatsı namazının son sünneti, "Sünnet-i Müekkede.." ikindinin sünneti ile yatsının farzından önceki sünneti "Sünnet-i Gayri Müekkede" dir.
Müstehap Olan Namazlar
Bunlar beş vakit namaza bağlı olmayıp diğer zamanlarda sevap kazanmak maksadıyla fazladan kılınan namazlardır. Bunlara "Mendup Namazlar" denir. Teheccüd namazı, istihare namazı ve kuşluk namazı gibi.
Namazlar bir başka yönden de ikiye ayrılır:
1. Rukû ve secdeleri olmayan namaz: Bu, cenaze namazıdır.
2. Rukû ve secdeleri olan namazlar: Bunlar; farz vacip ve nafile olan diğer namazlardır.
Namazın Şartları
1. Hadesten taharet: Cünüplük ve abdestsizliğe "Hades" denir. Namaz kılmak için hükmı pislik denen "hades" ten temizlik şarttır. (Gerekli hallerde) Gusül yapmak ve abdest almak "hades" ten temizlenmek demektir.
2. Necasetten taharet: Namaz kılacak kişinin, bedeninde, üzerindeki elbisede ve namaz kılacağı yerde (namaza engel olacak kadar) pislik varsa bunları temizlemektir.
3. Setr-i avret: Namaz kılacak kişinin vücudunda örtünmesi gereken yerleri örtmesi demektir.
Erkeklerde; örtünmesi farz olan yerler, göbek altından dizkapağına kadar olan kısmıdır. (Dizkapağı dahil) Kadınlarda; yüz, eller ve ayaklardan başka vücudun her tarafının örtünmesi farzdır.
Örtünmesi gereken organlardan birinin dörtte biri, bir rükûn eda edecek kadar (üç tesbih miktarı) bir zaman açılsa namaz sahih olmaz. Organları belli eden dar elbise ile altta vücud görünmediği takdirde namaz kılmak kerahatle, caizdir. Vücudun rengini gösteren ince elbise ile namaz kılınmaz.
4. İstikbal-i Kıble: Namazı kıbleye karşı dönerek kılmaktır. Kıble, Mekke'de "Kabe" denilen kutsal binadır. Kabe, Allah'ın emri ile Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından yapılmıştır.
Namazı, kıbleye dönerek kılmak şarttır. Mekke'de bulunan ve Kabe'yi gören kimse doğrudan doğruya kabenin kendisine yönelir. Kabeyi görmeyen kimse ise, Kabe'nin bulunduğu tarafa yönelerek namazını kılar. Kıbleye yönelen kişinin "döndüm kabe'ye" diyerek niyet etmesi gerekmez. Kıble esasen kabenin bulunduğu yerdir.
Hasta olan bir kimse, kıbleye dönmeye gücü yetmez ve kendisini kıbleye döndürecek kimse de bulunmaz veya hasta olmadığı halde bir düşmandan dolayı kıbleye dönmekten korkarsa gücü yettiği tarafa doğru kılar.
Kıblenin hangi tarafta olduğunu bilmeyen kimse, yanında bilen varsa kıbleyi sorup öğrenmesi gerekir. Yanında soracak kimse yoksa araştırarak namazını kılar. Kapıları çalıp kıbleyi sorması gerekmez. Namaz kıldıktan sonra kıblenin yanlış olduğunu öğrenirse namazı iade etmez.
Eğer namaz içinde kıblede hata ettiğini anlarsa, o anda kıbleye dönerek namazı tamamlar, namazı yeniden kılması gerekmez.
Kıbleyi bilmeyen kimse, yanında kıbleyi bilen birisi olduğu halde ona sormadan kendi araştırmasına göre namazını kılsa doğru ise namazı caizdir, kıbleye isabet etmemiş ise kıldığı namaz caiz değildir.
Kıble yönünde şüphe eden kimse, hiçbir araştırma yapmadan namaza başlasa da namaz içinde kıbleye isabet ettiğini anlarsa, namazını yeniden kılar. Kesin olmayan bir bilgiye dayanarak kesin hükme varılamaz. Namazı bitirdikten sonra isabet ettiğini anlarsa, namazı iade etmez.
5. Vakit: Namazları kendi vakitleri içinde kılmak şarttır. Vakti girmeden bir namazı kılmak caiz değildir.
6. Niyet: Hangi namazı kılacağını bilmek ve bu ibadeti Allah için yapmayı kalben dilemektir. Niyetin dil ile söylenmesi müstehaptır. Ayrıca hangi namazı kıldığını da niyet ederken belirtmesi lazımdır. "Niyet ettim Allah rızası için bugünkü öğle namazının farzını kılmaya" gibi. Cemaatle namaz kılan kimsenin imama uymayı da niyet etmesi gerekir. Niyette namazın kaç rek'at olduğunu söylemeye gerek yoktur. Cemaat erkeklerden ibaret ise, imamlık yapan kişinin, kendisine uyan kişilere imam olduğunu niyetinde belirtmesi gerekmez ise de, kendisine uyan kadınların namazlarının sahih olabilmesi için, imamın namaza niyet ederken kendisine uyanlara imam olduğuna da niyet etmesi lazımdır.
Cemaatle Namaz Kılmanın Fazileti
Dinimiz, cemaatle namaz kılmaya büyük önem vermiştir. Cemaatle namaz kılan Müslümanlar birbirleri ile yakından tanışır, bilmeyenler, bilgili olanlardan yararlanır, iyi alışkanlıklar kazanır, zamanla kötü alışkanlıklardan vazgeçerler.
Cemaate devam etmekle Müslümanlar arasında karşılıklı sevgi meydana gelir, kardeşlik ve dayanışma duyguları kuvvetlenir, cemaatle namaz kılan mü'minler tek başına namaz kılanlardan daha çok sevap kazanır.
Bu konuda Sevgili Peygamberimiz şu müjdeleri veriyor :
"Cemaatle kılınan namazın sevabı, tek başına kılınan namaz yirmi yedi kat daha fazladır.”Buhari,Ezan,30;Müslim,Mesacid,42;Tirmizi Salat,161;İbn Mace,Mesacid,16
"Yatsı namazını cemaatle kılan bir kimse, gece yarısına kadar namaz kılmış gibi olur. Sabah namazını cemaatle kılan bir kimse bütün gece namaz kılmış gibi olur."Müslim,Mesacid,46;Tirmizi,Salat,165;Ebu Davut,Salat,
"Bir kimse evinde güzelce temizlenir de Allah'ın farzlarından birini ödemek için mescitlerden birine giderse, attığı adımlardan biri günahlarını siler, diğeri de onun derecesini yükseltir." Müslim,Mesacid 51
Farz namazlar tek başına da kılınır. Ancak cemaatle kılınması sünnet-i müekkede'dir. Camiye devam etmenin manevi kazancı çok, toplumun birliğini sağlamada rolü büyüktür.
Sünnet ve nafile olan namazlar cemaatle kılınmaz. Ancak teravih namazı sünnet olduğu halde hem tek başına, hem de cemaatle kılınabilir. Vacib olan vitir namazı sadece ramazan ayında cemaatle kılınır. Cuma ve bayram namazları cemaatle kılınır, tek başına kılınmazlar.
Cuma Namazı
Cuma, Müslümanlar için mübarek bir gündür. Cuma namazı, şartlarını taşıyan kimselere farz-ı ayn'dır. Farz oluşu, kitap, sünnet ve icma' ile sabittir.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyruluyor:
"Ey İman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman hemen Allah 'ı anmaya koşun ve alış-verişi bırakın, Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır. "Cuma 9
Abdest alıp camiye giden ve cuma namazını kılanlar hakkında Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Bir kimse güzelce abdest aldıktan sonra Cumaya gelir, susarak hutbeyi dinlerse, üçgün fazlasıyla bu cumadan diğer cumaya kadar olan zaman içindeki günahları bağışlanır. " Müslim,Cuma,8
Cuma namazını terk edenler hakkında Peygamber Efendimiz çok önemli bir uyarı da bulunmuştur. Ebu Hüreyre ve Abdullah b. Ömer, Peygamberimizin minber üzerinde şöyle buyurduğunu işittiklerini söylediler:
"Herhangi bir cemaat ya cuma namazını terk etmekten sakınsınlar, yahut da Allah Teala onların kalplerini mühürler de gafillerden olurlar. “ Müslim Cuma,12
Cuma günü Müslümanlar için bir bayramdır. Bugün, yıkanıp temizlenmek, tırnaklan kesmek, dişleri fırçalamak, güzel koku sürünmek, iyi ve temiz elbiseleri giyerek camiye gitmek müstehaptır. Ezan okununca, cuma namazı kılmakla mükellef olanların işlerini bırakıp hemen camiye gitmeleri gerekir.
Cuma namazının bir kimseye farz olması için Müslüman olmak, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş olmaktan başka bir takım şartların daha bulunması lazımdır.
Bunlar, cumanın farz olmasının şartları ile cumanın sahih olmasının şartları olmak üzere iki çeşittir.
Geçmiş Namazların Kazası
Bir namazı vaktinde kılmaya "Eda", vakti çıktıktan sonra kılmaya da "Kaza" denir. Namazı bile bile, özürsüz olarak vaktinden sonraya bırakmak büyük günahtır. Namaz, kaza edilmekle yerine getirilmiş olur. Ancak vaktinden sonraya bırakıldığı için Cenab-ı Hak'tan af dilemek lazımdır.
Beş vakit namazın farzları ile vitir namazı kaza edilir, vakit çıktıktan sonra sünnetler kaza edilmez. Yalnız sabah namazını vaktinde kılamayan kimse, aynı gün öğlenin vaktine az bir zaman kalıncaya kadar farz ile birlikte sünneti de kaza eder. Kaza namazı kılmak için belirli bir vakit yoktur. Gündüz ve gece her zaman kılınır. Yalnız üç mekruh vakitte, yani güneş doğarken, güneş tam tepe noktasında iken ve güneş batarken kılınmaz.
Bir namazı unutarak vaktinde kılamayan kimse, o namazı hatırlayınca kaza eder ve onu içinde bulunduğu vakit namazından önce kılar. Eğer kaza namazını kılıncaya kadar vakit namazının geçeceğinden korkarsa, o zaman önce içinde bulunduğu vaktin namazını, sonra da kazaya kalan namazı kılar.
Birkaç vakit namaz kazaya kalmışsa, onları sıra ile kaza etmek gerekir. Eğer geçmiş namazlar altı vakit veya daha fazla ise sıra ile kılmaya gerek yoktur.
Sabah namazının sünnetini kıldığı takdirde farzına yetişemeyeceğini anlayan kimse, sünneti kılmaz. "Sünnete başladıktan sonra onu bozup imamla farzı kılar ve bozduğu sünneti kaza etmesi vacip olur gerekçesiyle farzdan sonra sünneti kaza eder" diye ortaya atılan söylenti doğru değildir.
Geçmiş namazları kaza ederken hangi günün hangi vaktinin namazı olduğunu bilemezse şöyle niyet eder: "Niyet ettim Allah rızası için kazaya kalan ilk sabah namazının farzını kılmaya" diğer namazlar için de, kazaya kalan ilk öğle...ilk ikindi...ilk akşam...ilk yatsı...ilk vitir veya kazaya kalan son sabah namazının farzını kılmaya, diğerleri için de son öğle, son ikindi, son akşam, son yatsı ve son vitir namazına diye niyet eder.
Kaza namazları ile meşgul olmak, nafile namazlar ile meşgul olmaktan daha iyi ve daha önemlidir. Ancak farz namazlar ile kılınan sünnetler bundan müstesnadır. Bunları kılmayıp yerlerine kaza namazı kılmak uygun değildir. Haklarında hadis-i şerif varid olan kuşluk ve tesbih namazları gibi nafileler de böyledir.
Namaz Kılındıktan Sonra Okunan Tesbih ve Dualar
Farz namazları kılındıktan sonra
"Allâhümme entesselâmü ve minkesselâm, tebârekte ya zelcelâli vel'ikrâm" denilir. "Allah'ım! Sen her türlü noksanlıklardan berisin, Selamet ancak sendendir. Ey ululuk ve ikram sahibi"
Farzdan sonra sünnet namazı yoksa (sabah ve ikindi namazları gibi) :
"Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed" "Allah'ım! Efendimiz Hz. muhammed'in şeref ve mertebesini yücelt." diyerek peygamberimize salât ve selâm getirilir. Farzdan sonra sünnet namazı varsa, (öğle, akşam ve yatsı namazları gibi) salât ve selâm, sünnet kılındıktan sonra getirilir.
Salât ve selâmdan sonra:
"Sübhânellâhi vel'hamdü lillâhi ve la ilâhe illellâhü vellâhü ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ bilâhil'aliyyi'l-azîm" "Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah bir tektir, eşi ve ortağı yoktur. Hükümranlık onundur. Hamd ve sena, O'na mahsustur. O'nun her şeye gücü yeter." denilir.
Bundan sonra: Euzü-Besmele ile "Ayetü'/-Kürsî" okunur. .
Sonra sırasıyla:
33 kere . "Sübhânellâh" "Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim."
33 kere Elhamdü lillâh" "Her türlü övgü Allah'a mahsustur."
33 kere "AlIâhü Ekber" "Allah en büyüktür." denilir. Bunların peşinden:
"Lâ ilâhe illellâhü vahdehû la şerike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr" "Şanı yüce Allah'ı tesbih ve tenzih ederim. O bütün noksanlıklardan uzaktır. Hamd Allah'a mahsustur. Allah'tan başka lıiçbir ilâh yoktur. Allah en büyüktür. Emirlerine uymak, yasaklardan sakınmak için gereken güç ve kuvvet ancak Allah'tandır." denilir ve dua edilir.
Dua, kulun istek ve dileklerini Allah' a sunmasıdır. İbadetlerin özü olan dua 'nın şartı, ihlâs ve samimiyettir.
Dua'nın kıblesi sema olduğundan, dua ederken eller yukarıya; yani, semaya doğru ve göğüs hizasına kaldırılır. Duada ellerin arasını az da olsa açık bulundurmak müstehaptır ve faziletlidir.