syuksel
 
  
SERVET YÜKSEL

Servet YÜKSEL  Şair - yazar
 
19.10.1966' da (nüfusta 01.05.1968) Dörtdivan (Bolu) Adakınık köyünde doğdu. İlkokulu köyünde tamamladı. Orta 2'den ayrılıp Almanya'ya geldi. Makine tamiri üzerine meslek eğitimi gördü. A. Ü. İşletme Fakültesi"nden mezun oldu. Hâlen özel sektörde çalışmaktadır. Evli ve üç çocuğu vardır.

    Şiir ve yazıları Türkiye, Tercüman gazeteleri, Altınoluk, Eğitim Bilim, Orkun, Taşra Edebiyat, Rayiha, Güneysu, Kardelen, Size, Wird Dergisi, Gülpınar, Zafer, Gurbette Bayrak, Ana, Şiir Defteri, Diyanet Çocuk, Türkiye Çocuk ve Yeşilay gibi dergilerde yayımlandı. Almanya’da yayınlanan Türk gazete ve derdlerin temsilciliğini-muhabirliğini yaptı İLESAM üyesidir

     Bu ana kadar "Kışlardan Bahara" (1988) "Karanfil Düşleri" (1993) "Aynalardan Bakan Sen misin?" (1997) adlı kitapları yayımlandı. Şiir yarışmalarında çeşitli ödüller aldı. Birçok şiiri bestelenip kasete okunmuştur.
.
-Türkiye Milli Kültr Vakfı’nın 1994 yılında açtığı Şehitlerimiz konulu şiir yarışmasında birincilik
-Edebiyat Güncesi Dergisi’nin 1996 yıl içersinde şiir yarışmasında
Üçüncülük
- Türk Edebiyet Drgisi ‘nin 1988’de İstanbul konulu şiir yarışmasında mansiyon
- Trabzon Belediyesi’nin açtığı Natı-Şerif yarışmasında ikincilik
- Gurbette Bayrak Dergisi’nin 1987 de düzenlediği şiir yarışmasınd mansiyon
- 1.Akabe Şiir yarışmasında Jüri Özel Ödülü
 
 Hemsehrimiz Şair Yazar Servet YÜKSEL "in 4.siir kitabi GEL EY ASK adiyla birey yainlarindan cikti. www.bireykitap.com adli siteden siparis edebilirsiniz

BU ÇAĞIN ELLERİ KAN!

Bu çağın elleri kan, yüreği taştan katı.
Zincirleri kırmanın gelmedi mi saati ?
Ümidimize kıydı, yarını yalan etti.
Gönüllerde yeşeren ne varsa talan etti.
Bir yanda obur dünya, bir yanda aç insanlar.
Bildin mi ne istiyor, neye muhtaç insanlar..!
Mutluluk Kafdağında, insan huzura hasret.
Şu kalabalıkların yalnızlığını seyret.
Gelecek nesil bilsin, ey tarih bir yere yaz.
Kara bir sayfa derler, bu zulmün rengi beyaz.
İçinizi yakmaz mı bir annenin sözleri ?
Ya ölen bebeklerin hüzün tüten gözleri..!
Kim yetim başı okşar, kim üşüyeni sarar?
Gözlerim ufuklarda bir güzel adem arar.
Hani garibin dostu, mazlumun sığınağı,
Merhamet mi; sineler gün görmemiş buzdağı.
Bir kıvılcım bekliyor tutuşacak öfkeler.
Candan ucuz ne var ki(!), karaborsa maskeler.
Bu nasıl medeniyet, akıl, idrak çatlıyor.
Havası, suyu zehir, oyuncağı patlıyor.
Hayat çekilmez oldu, her gün yeni bir vahşet.
Sevgiyi yitirenler yakıp, yıkacak elbet.
Ah, gelsin artık gelsin bahtımızın sabahı.
İşte gözyaşlarımız ferman senin İlahi.

Servet Yüksel

KALPTE SIZIYMIŞ GURBET

Yola düştüm bir on dokuz Ekim’de,
Ak alnımda kara yazıymış gurbet.
Bir ney gibi inler durur içimde,
Ta ezelden kalpte sızıymış gurbet.

Sabah-akşam ufuklardan el eder,
O toz pembe endamıyla gel eder,
Peşine düşenler olmaz mı heder?
Bir zalimin fettan kızıymış gurbet.

Seni senden çalar haberin olmaz,
Dîvâne gezersin bir yerin olmaz,
Bir hasret ki dalın, yaprağın kalmaz,
Mevsimlerin kışı, güzüymüş gurbet...

Bazen hayal sofrasını kurarsın,
Yitiğini bir türküde ararsın,
«Bu gariplik neden?» diye sorarsın,
Bir nâdanın acı sözüymüş gurbet.

Gözyaşıyla yoğurdular Yâkub’u,
Öpüp, kokla dosttan gelen ferman bu,
Gönüllerin savrulduğu harman bu,
Dünyanın kendisi, özüymüş gurbet...

Servet Yüksel

Ravzana Geldim…

Ey sevgili, fahr-i cihan Efendim,
Canlar cemaline hayran Efendim,
Söz perişan, sükut hicran Efendim,
Bir garib gönülle ben sana geldim.

Güzelliğin görenleri yakarmş,
Senin adın bile hep gül kokarmış,
Gözlerinden şefkat, sevgi akarmış,
Öyle dertliyim ki, dermana geldim.

Kendimi bilmedim kördüm, sağırdım,
Yıllarca zamanın kanına girdim,
Ufuklara bakıp hüzün eğirdim,
Hediyem gözyaşı Sultan'a geldim...

Bir sevda ki sensiz, çöller üşüyor,
Dağlar, taşlar ardın sıra koşuyor,
Aşıkların bir ah çekip düşüyor,
Vuslatın kapısı Ravzana geldim.
Boynumu büktüm de ben sana geldim…

 Servet Yüksel

Yabanda Bir Nesil

 

Ayrıldılar gözlerinde yaşlarla,

Bir zamanlar kara trenler vardı.

Deli çağlarında pembe düşlerle,

Gurbetin koynuna girenler vardı.

 

Boylarını aştı zevk-i sefalar,

Memlekette kaldı ahde vefalar,

Kara gözlü Fadimeler, Leylalar...

Hasret yumağına çile sarardı.

 

Gönüller incitti gül sandıkları,

Gaflete götürdü yol sandıkları,

Meğer bir saatmiş yıl sandıkları,

Yarım asrın çoğu ziyan, zarardı.

 

Sanki güneşini yitirmiş yüzün,

Sabahı kasavet, akşamı hüzün,

Duvarlarda yankı bulur mu sözün ?

Halden anlayacak bir dost arardı.

 

Çoban olmak yeğmiş bizim dağlarda,

Yavan yiyen beymiş bizim dağlarda,

Oğluna, kızına bakar ağlarda,

Bir bilseniz ne hayaller kurardı...

 

Bir hayat ki merhametti mayası,

Hazin halde gençliğimin hayası,..

Yetiş artık ey annemin duası,

Yabanda bir neslin bahtı karardı.

 

Servet Yüksel

Hangi dost okur beni?

Zaman boynumda kement ötelere kur beni.
Her halimde gariblik hangi dost okur beni.?

Bir uslanmaz gönlüm var taştan taşa vur beni.
Rüzgar alıp götürsün göklere savur beni.

Ey düşleri gül kokan korkular bürür beni.!
Utanmaz şehirlerden mor dağlara sür beni...

Sonsuz sefere saldı içimdeki kor beni.
Söz yavan, sükut ehli dervişlere sor beni..

Yoluna baş koyduğum aşk ile yoğur beni..
Öyle acizim, lutfet cemale doyur beni.... 

  Servet Yüksel

ANNEME MEKTUP

Ah anam, bu yabanda hoyrat rüzgarlar esti,
Güler yüzlü, medeni (!) haramiler yol kesti,
Can verirdik uğrunda sevdamız mukaddesti,
Bağından koparılan güllerime ağladım...

Korkularım büyüyor peşime sal gölgeni,
Hüzün yoldaşım oldu, terketti umut beni,
Ne olur dualarla yine sen avut beni,
Benden uzağa giden yollarıma ağladım...

Yapayalnız ölürsün hasta olsan kime ne ?
Komşular duvarları aşıp gelemez anne,
Nice insanımızın ateş düştü kalbine,
Dört bir yana savrulan küllerime ağladım...

Burada akla ziyan öyküler yaşanıyor,
Geceler kahrolmakta, şafaklar utanıyor,
Perdeler yırtıldıkça sokaklar utanıyor,
Döndüm kendi içimde hallerime ağladım...

Neler yitirdik neler, varamadık farkına
Temeline harç olduk, ter akıttık arkına,
Zamanla boğuşarak dönsün diye çarkına,
Kaptırdığım elime, kollarıma ağladım...

Güzel anam, ezandan mahrum olmak ne demek ?
Hasret zindanlarında mahkum olmak ne demek ?
Diyar diyar gezdirdi bizi bir dilim ekmek...
Başını alıp giden yıllarıma ağladım...

Servet Yüksel

O SEVDAYI BULASIN

Memleketim benim, ah Anadolum,..
Artık çağır bizi, sen ki anasın.

Yüreğine düştün oğullarımın,
Kızlarımın ellerinde kınasın.

Yad ellerde benliğini unutan,
Ziyan olan civanlara yanasın.

Sis çekilsin ufuklardan, gün doğsun
Bahtımızı gördüğümüz aynasın.

Karnı doysun, yüzü gülsün garibin,
Gece-gündüz kazanların kaynasın.

Irmakların türkü, dağların destan,
Yiğitlerin döne döne oynasın.

Bir ceylanın gözlerinde düşlerim,
Kıratımı koşturduğum yaylasın.

Uzak deme, düğün- bayram olanda,
Bizden yana bir velvele salasın..

Can veripte ateşlerden aldığım,
Nazarımda gül kokulu balasın.

İçimize hüzün olur, dökülür.
Üç kıtada dalgalanan ihlasın.

Adın anılmazsa dost meclisinde,
Hasretini çeken şair ağlasın.

Bir gün gelir emanetin sahibi,
Müjdelenmiş ne mübarek sılasın.

İnsanlığa huzur olsun gayretin,
Gönül erlerinden dua alasın.

Gafletin koynundan çıkar al bizi,
O rüyayı, o sevdayı bulasın...

Servet Yüksel

Gitti

Dua kanat kanat, masal bir kucak,
Süzülmüş sevgiler demleyen ocak,
Artık çocuklarla kim oynayacak?
Ak sakallı pamuk dedeler gitti...

Omuzlarda bir güzelin dünyası,
Nakış nakış gönlümüzün aynası,
Eve taşınırdı meyvanın hası,
O renkler, kokular heybeler gitti...

Ahde vefa, dost dostunu arardı,
Dar gününde yarasını sarardı,
Ne oldu da gözlerimiz karardı
Kırk yıl hatırlanan kahveler gitti.

Unuttun mu yoksa, ey deli rüzgâr?
Bu dağlarda saklı, şanlı bir dün var,
Yaktığımız türkülerde hüzün var,
Destanlaşan atlar, efeler gitti...

Bu yabanı yüreğimiz almadı,
Sanma bizi acılara salmadı,
Düğünün, bayramın tadı kalmadı,
Yavaş yavaş canım töreler gitti...

Haberiniz olsun, güneş üşüyor,
Hesap ettim bir adım yer düşüyor,
Ah bir bilsem kim nereye koşuyor?
Ömrümüzden nice seneler gitti...
 

Servet Yüksel

             ARAFAT

 

Her hac mevsiminde mümin gönüller,

Bağrında gözyaşı dökmeyi diler,

Hükmünü yitirir tüm mesafeler,

      Ellerini açmış bütün kainat.

      Meydanların sultanı ey Arafat.

 

Bir mahşeri kalabalık kucağın,

Günahları eritmekte sıcağın,

Nice erler gördüm kurmuş otağın,

      Kalb gözüyle ötelere bakarmış.

      Sende vuslat ırmakları akarmış.

 

Hani Peygamberin ayak izleri ?

Hani başlara taç, inci sözleri ?

Ta o zaman seyretmişti bizleri,

      Bir hicran ki her zerremi sızlatır.

      O güzel günleri yadına getir.

 

Nefis iki büklüm, iblisler naçar,

Toz toprak içinde sabır gül açar,

Kul huzura durur, Hak Rahmet saçar,

      ‘Lebbeyk’sedaları gelir her yandan.

      Ey aşık geçtin mi candan, canandan ?..

Servet Yüksel

                 ATEŞTE AÇAN GÜL

 

Gönül eşiğinde boyun eğende,

Bakışların gözlerime değende,

Yalın kılıç bir aşk şahlanır bende,

       Gül ateşte nasıl açar Efendim ?

       Kul dediğin her dem naçar Efendim.

 

Beni ne ben,ne aynalar tanıyor,

Neresinden tutsam aklım kanıyor,

Toprak şerha şerha,gökler yanıyor,

       Rüyalarım bile soldu Efendim.

       İnsanlığım talan oldu Efendim.

 

Bilirim gün batmaz şefkât ülkende,

Bir sırlı uykuya dalsam gölgende,

Gariblerin hüznü mü var heybende,?

      Her ne yana baksam gurbet Efendim.

      Yollar tekin değil;medet Efendim..

 

Her gece çağırır kırk melâl beni,

Susuz kuyulardan çıkar al beni,

Huzur kokan bir sefere sal beni,

     Koynumda verdiğin ferman Efendim.

     Yakamı bıraksın zaman Efendim..

 

Ey bir özge muhabbetin âlimi,

Kimselere anlatamam halimi,

Sen bilirsin içimdeki zalimi,

    

      Can öğütür değirmeni Efendim.

     Tut elimden kaldır beni Efendim...

 

Servet Yüksel

 
  
   
 
  TOPLAM 55979 ziyaretçi devecilerkoyu.tr.gg

Google
 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol